7 Ocak 2012 Cumartesi

O' NUNLA YA DA O'NSUZ ...

Eğer O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşşçesine ürperiyorsa yüreğiniz…
Ömrü saatlere sıkı
şş bir kelebek telaşıyla, o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz…
ve her kondu
ğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin…
O’nunlayken pervanele
şen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain…
Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sı
ğmıyor,
O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durdu
ğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa…
dünyanın en güzel yeri O’nun ya
şadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse…
hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse…

elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kı
şlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar…
her
şiirde anlatılan O’ysa…
her filmin kahramanı O…
her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa…
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çeki
ştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa… iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa… eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düşğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız… mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken “keşke O anlatsa” diye iç geçiriyorsanız… kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü…


özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu… hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız… O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse… ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse… gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine… uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa… dışarıda yer yerinden oynuyor ve “içeri”de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız… kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim… gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa… Her gidişte ayaklarınız “Geri dön” diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla… …
O halde yarın sizin gününüz!..
“Çok ya
şa”yın ve de “siz de görün”üz.
Aslında işte siz şimdi aşıksınız…
CAN DÜNDAR…

SEVGİLER
MUTLU ÇOCUK ÖĞRENİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder