2 Ağustos 2013 Cuma

ANNE BEN ÇOK BÜYÜDÜM VE OKULA BAŞLIYORUM



Okula başlamak,bir çocuk için ailesinin dışındaki sosyal çevreye girişinin de ilk adımıdır.Hem çocuk hem de aile açısından heyecan verici ama kimi zaman da ürkütücüdür.Okula başlamak zihinsel,bedensel ve duygusal açıdan bir hazır oluş durumu da gerektirmektedir.Artık 6 yaş çocuğu yaşamının ilk ciddi deneyimine hazırlanmaktadır ve bu gerçekten hazırlıklı olmakla yakından ilgilidir.

Günümüzde, özellikle büyük şehirlerde ailelerin daha bilinçli davrandıklarını ve çocuklarını ilkokul yaşı olan 6’yı beklemeden kreş,yuva ve anaokulu düzeyindeki kurumlara gönderdikleri görüyoruz.Bu eğitimin çocukların gelişimine olan katkıları yadsınamaz.Önerimiz bir çocuğun çok zorunlu şartlar olmadığı sürece en az 3 yaşına kadar annesinin yanında kalmasıdır.3 yaşından sonra önce yarım günlük oyun gruplarıyla başlayarak bir eğitim kurumuna devam etmesini sağlamak ve 4 yaş civarı tam güne geçmek çocuğun uyumunu kolaylaştırması bakımından önemlidir.

Bu yaşlarda aşamalı olarak böyle bir eğitime geçmesi çocuğun okula başlaması sırasında ortaya çıkması olası bir çok sorunu daha baştan ortadan kaldıracaktır.Yapılan araştırmalar okula başlamadan önce yuva veya ana okulu benzeri okullara devam eden çocukların gerek zihinsel, gerekse psikolojik olarak gelişimlerinin hiç okula gitmeyen akranlarına oranla daha ilerde olduğunu göstermektedir.Çocuk ilkokula başladığında aslında ciddi bir eğitime de başlamaktadır.Ancak okuldan önce ,okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocuklar oyun ve benzeri faaliyetlerle bu yeni sosyal çevreye çok daha kolay uyum sağlamakta ve ilkokula başladıklarında yeni çevrelerine kolay bir geçiş yapabilmektedirler.
Okul aslında bir çocuk için uyması gereken farklı kuralların bir arada uygulanmasını gerektirir.Bu açıdan daha önce hiçbir eğitim almamış bir çocuk bu yeni sosyal çevrede bocalayabilir,tepki gösterebilir.Okul daha önce hiçbirini tanımadığı yeni arkadaşlar demektir.O ana kadar aile ortamı içinde büyüyen ve sadece yakın aile üyeleriyle ilişki kuran çocuktan ayrıca kendi ebeveynlerinin dışındaki başka yetişkinlerle bir arada olması ve onların isteklerini yapması, saygı göstermesi beklenmektedir.Bütün bu ilişkiler yumağını çözmesi,ortam içinde kendi yerini bulması ve uyumlu davranması çocuk açısından çok zordur.

Çocuğun yaşamında ailesinin dışındaki ilk toplumsal kurum okuldur.Bu aile için de çok önemlidir. Okula hazırlık demek aslında aile olarak hazırlıklı olmak demektir.Öncelikle aile çocuğunu farklı bir ortama bırakmaya hazır olmalıdır.Aileler her ne kadar hazır olduklarını iddia etseler de yaşadıkları heyecan ve gerginliği çocuklarına yansıtmaktadırlar.Çocuklar onların bu zayıf tarafını çabuk fark eder ve bu duyguyu kullanırlar.O nedenle bazı küçük önlemler alınarak okulun ilk günlerinin yarattığı sıkıntı en azından azaltılabilir. 

• Okula başlamadan çocukla birlikte mümkünse okul birkaç kez gezilmeli ve çocuk mutlaka öğretmeniyle tanıştırılmalıdır.
• Kıyafetleri dışındaki kitap, defter, kalem gibi kırtasiye ihtiyaçları çocukla birlikte alınmalı ve onun istekleri öncelikli olmalıdır.
• Çocuğa güven verilmeli, rahatlatılmalıdır.
• Öncelikle aile sakin davranmalı, kendi yaşadığı heyecanı ve kaygıyı çocuğa yansıtmamalıdır.Çünkü çocuklar heyecanlandıkları, kaygılandıkları her sefer size bakacak ve sizin tepkilerinizi izleyecektir. Bu nedenle ne kadar gergin olursanız olun sakin ve rahat görünmeniz en önemli noktadır.
• Okul çıkışında onu alacağınızdan ve yine birlikte eve gideceğinizden emin olmasını sağlayın.Bazen çocuklar, annelerinden ayrıldıklarını hep okulda kalacaklarını ve bir daha eve dönmeyeceklerini düşünerek kaygılanabilirler.Bu biz yetişkinler için saçma bir düşünce olsa da karşımızdakinin 6 yaşında bir çocuk olduğunu ve ilk kez sosyal bir ortama girdiğini unutmamak gerekir.
• Çocuklar sınıflarına geçtiğinde kapı eşiğinde beklemek ya da sınıfta sıralara oturmak büyük yanlıştır.Bu diğer çocukları da etkiler ve sınıfta öğretmenin kurmaya çalıştığı disiplini engeller.
• Mümkünse çocuklar sıralarına oturduktan sonra vedalaşıp uzaklaşmalıdır. Çocuk üzgün olsa da birkaç dakika sonra dikkati arkadaşlarına ve öğretmenine yöneleceği için endişesi dağılacaktır.
Çocuk, okulun ilk günü sakin ve rahat görünüyorsa okula iyi hazırlandığının bir göstergesidir, bu da olması gereken durumdur.


Çocuğu okula hazırlamak için yapılan tüm uğraşılara karşın ilk gün göz yaşları engellenemeyebilir.Araştırmalara göre, 5 çocuktan 4’ü okulun ilk günü sorun yaşamakta ve yaşatmaktadırlar.Bunun normal olduğu unutulmamalıdır. 

Ancak bilindiği gibi göz yaşları da olsa okulda kalmak zorunludur.Bunun bilincinde olarak çocuğa karşı kararlı bir tavır izlemek ve hiçbir şeyin durumu değiştirmeyeceğini bilmesini sağlamak önemlidir.Kararlı olurken sabırlı ve sevecen bir tutum sergilemek 
en önemli kuraldır.


Ağlayan, hırçınlık yapan çocuğa kızmak, tepki göstermek ya da başkalarıyla kıyaslamak çocuğu daha da gerginleştirecektir.

Aşırı koruyucu ailelerde büyüyen ve daha önce okul öncesi eğitim almamış çocukların bu uyum sürecini daha zor atlattıkları bilinmektedir.
Aslında bütün sorun çocuğun ailesinden ve evinden ayrı kalmasının getirdiği kaygı ve tedirginliktir.Okula doğru bir şekilde hazırlanmamış çocuk zaman içinde bu uyum sürecini atlatamazsa ‘Okul Sendromu’ ya da diğer adıyla ´Okul Fobisi´ olarak bilinen bir tepki geliştirebilir.Bu, okula gitmekten kaçınma, iştahsızlık, uyku problemleri, ortada bir neden yokken ağlama ve özellikle baş ve karın ağrısı, mide bulantısı, kusma gibi psiko-somatik belirtilerle ortaya çıkar.
Okul Fobisi pek çok çocuğun yaşadığı bir sorun olmakla beraber sabırlı ve kararlı davranarak ve bazı kurallara dikkat ederek çözümlenebilir.
Bu kuralları şöyle özetleyebiliriz: 
• Kızmadan, tepki göstermeden davranmak.
• Göz yaşlarıyla ve yaşadığı endişelerle alay etmemek, hafife almamak.
• Okul, arkadaşlar, yapılan faaliyetlerle ilgili uzun sohbetler yapmak.
• Çocuğun öğretmenini durumdan haberdar etmek, sıkı bir iş birliği içinde olmak.
• Çocuktan beklentilerde daha az talepkar olmak. Mükemmeliyetçi bir tavır sergilememek.
• Çocuğu her ne olursa olsun başkalarıyla kıyaslamamak.
• Attığı her adımı ve önemsiz görünse bile her başarıyı taktir etmek.
Sözü edilen bu önlemlerle zaman içerisinde durum normale dönecektir.Her çocuğun benzer sorunlar yaşadığı ve zamanla kendi başa çıkma yöntemlerini oluşturacağı bilinmelidir.En önemli konu çocuğun biraz zamana ve ilgiye ihtiyacı olduğunun bilincinde olmaktır.






Okul öncesi dönem asla ıskalanmaması gereken insan hayatının diğer dönemlerine de temel oluşturan bir dönemdir. Çocuk, okul öncesi döneme geldiğinde artık akranlarıyla ilişki kurması bir temel ihtiyacı haline gelir. Çocuğun aileden sonraki girdiği ilk sosyal çevresi okuldur ve çocuğun toplumsallaşma sürecinde çok önemli bir basamaktır. 
Anaokuluna uyum süreci çocuklar ve aileleri için de sancılı bir süreçtir. Çocuk kendi güvenli ve konforlu alanı olan evinden ve ailesinde ilk defa ayrılmakta ve kuralları olan bir ortama uyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu süreci yaşarken çocuğun hırçın ve uyumsuz olması doğal karşılanmalıdır çünkü çocuk, anne ve babadan ayrılma duygusu yaşadığı için yoğun kaygı duymaktadır.

Anaokulunun ilk günleri çocuk açısından çok önemlidir. İlk günlerin nasıl geçtiği çocuğun okula uyum sürecini önemli ölçüde belirlemektedir. Çocuk ilk günlerde olumsuz duygular yaşarsa okula karşı olumsuz tutum geliştirebilir ve okul fobisi yaşayabilir. Bu duruma engel olmak için bu günlerde çocuğu üzmeden güven ortamı yaratarak bu süreci yönetmek gerekir.
Her çocuk okula geldiği ilk günlerde yeni bir ortama girmekten dolayı güvensizlik ve yetersizlik duyguları yaşar ancak her çocuğun uyum sürecine farklı tepkiler verdiği unutulmamalıdır. Evde tutarlı bir disiplin anlayışıyla yetiştirilen, kuralların olduğu bir aile ortamından gelen çocuklar okulun düzenine ve kurallarına uymakta zorluk yaşamazlar, ancak sınırların ve kuralların belirgin olmadığı tutarsız bir disiplin anlayışıyla yetişen çocuklar ve sağlıksız bağlanma modellerinin hakim olduğu ailede yetişen çocuklar okul kurallarına ve yeni düzene uymaya direnç gösterirler ve bu da okula uyum sürecini zorlaştırır.
İlk defa okula başlayacak olan çocuğun geçtiği uyum sürecinden aile de geçmektedir. Bu süreçte ailenin verdiği tepki çok önemlidir. Acaba çocuğum okula alışacak mı? kaygısını yoğun şekilde yaşayan aile bunu istemeden çocuğuna da yansıtır ve zaten yoğun güvensizlik ve ayrılık kaygısı yaşayan çocuğunu daha fazla kaygıya sürükler. Çocuğun okula uyum sürecinde anne-baba kararlı, tutarlı ve net bir tavır sergilemelidir. Çocuk anaokuluna gitmeyi reddettiğinde ebeveynlerden birinin yada büyükanne ve büyükbabanın kaygılı ve karasız tutumu çocuğa güç verir ve çocuğun okula gösterdiği tepkinin büyümesine neden olur. Bu yüzden okula başlama kararının ailenin bütün bireyleri tarafından kesin bir biçimde alınmış olması önemlidir.
Okulun ilk zamanlarında aileye ve okula düşen görevler; 
• Öncelikle çocukla okulla ilgili konuşulmalıdır, okulun nasıl bir yer olduğu, onunda okula başlama zamanı gelen her çocuk gibi okula gitmesi gerektiği uygun bir dille anlatılmalıdır. 
• Okulla, özellikle de çocuğun öğretmeniyle iletişim içinde olunması önemlidir. Okulun ilk günlerinde aile evdeki düzenle ilgili öğretmene detaylı bilgiler vermeli ve öğretmenin önerilerini dikkate almalıdır. Okulda ve evde uygulanan kurallar ve disiplin anlayışı benzer olduğu zaman çocuk okula daha kolay uyum sağlamaktadır. Bunun için de öğretmen ve veli arasında sağlıklı ve güçlü bir iletişimin olması önemlidir. 
• Çocuk okulun ilk günlerinde yoğun ayrılık kaygısı yaşar bu duygunun temelinde de annem-babam beni bırakıp gittiler, bir daha gelmeyecekler, beni terk ettiler gibi düşünceler yatar. Çocuğun bu düşüncelerden, dolayısıyla da yarattığı kaygıdan kurtulması için okulun ilk günlerinde anne-babanın çocuğun yanında kalması gerekmektedir, bu süre çocuk okula güven duyana kadar devam etmelidir ve öğretmeni ile birlikte kararlaştırılarak çocuğa önceden bildirilmelidir. Bu süreçte çocuğa dürüst olunması çok önemlidir, çocuğa ailenin okulda olup olmadığıyla ilgili asla yalan söylenmemeli, çocuğa hoşça kal demeden habersiz gidilmemeli ve çocuğa söz verilen saatte okuldan alınmalıdır. 
• Çocuk hangi ebeveyninden daha kolay ayrılıyorsa çocuğu okula o bırakmalıdır. 
• Çocuk okulun ilk günlerinde yabancı bir ortam olduğu için yemek yemeye ve öğle uykusuna direnç gösterebilir. Bu durum anlayışla karşılanmalı ve çocuk okul tarafından zorlanmamalıdır. 
• Çocuk okuldan geldikten sonra heyecanlı olan aile tarafından çok fazla soru yağmuruna tutulmamalıdır. Konuşmak için hazır olması beklenmeli ve iyi bir dinleyici olup daha az soru sorulmalıdır. 
• Çocuğun ilk günlerde yaşadığı yetersizlik ve güvensizlik duygusunu yenmesi için ona aile tarafından yardımcı olunmalıdır. Okulda kendi başına giyinip soyunması, ayakkabılarını giymesi, kendi başına yemek yemesi beklenen çocuk okulun ilk günlerinde zorluk çekebilir ve bunları kendi başına yapmada isteksizlik gösterebilir. Bu konuda çocuğun gelişmesi için evde de bu becerileri kendi başına yapmasına fırsat verilmeli ve bu konuda çocuk cesaretlendirilmelidir. 
• Okulun ilk günlerinde çocuk kaygısını azaltmak için evden oyuncak yada ona ait herhangi bir eşyayı okula getirmek isteyebilir. Bu durumun onun güven arayışı olduğunu unutmamalı ve bu konuda anlayışlı olunmalıdır.
• Bazı çocuklar okulun ilk günleri uyum güçlüğü göstermezken birkaç hafta sonra okula gitmek istemeyebilirler. Bu durum artık çocuğun okulu keşfetmesinden ve her gün gelmek zorunda olduğunu fark etmesinden kaynaklanır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan aile aynı kararlılıkla çocuklarını okula getirmeye devam etmeli ve endişelenmemelidir. 





SEVGİLERİMLE NUR...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder