Bugün blog başlığımın biraz dışında bir konuyu satırlara dökmek istedim.
( Bu arada iki hafta yazılarıma ara verdiğim için sizlerden ÖZÜR DİLİYORUM )
İki hafta su gibi akıp geçti. Acısıyla, tatlısıyla, dolu dolu iki hafta geçirdim. Çok karışık geçen bu iki haftada çok sevdiğim öğrencilerim rahatsızlandı ve son günlerde çok fire verdim L
Konumuza gelirsek…
Sevgiyi, Mutluluğu ve Aşkı kim tarif edebilir bana?
Bence tarifi yok… Tanımlayabileceğimiz duygular değil bunlar…
Yıllardır bizim bildiğimiz Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı sadece hikâyelerdeymiş. Hikâyelerde yaşanmış bu destansı aşklar.
Büyük aşkı yaşayıp sonunda hangisi kavuşabilmiş ki?
Bundan üç yıl önce kitap fuarında dolaşırken gözüme takıldı bir kitap, kitabın başlığı şuydu ‘’ Kerem ile Aslı ‘’ . Amann dedim kendi kendime, bildiğimiz bir hikâye bu. Yıllarca aradığı ASLIsını bulamayan KEREMin hikâyesi…
İçimden bunları geçirirken bir baktım ki kitabın 17.sayfasına gelmişim…
İşte o an çok şaşırmıştım.
Çünkü ‘’ KEREM ile ASLI ‘’ değil ‘’ MERYEM ile MİRZAHAN ‘’ mış meğerse asıl gerçek isimleri…
Kitabı satın alıp okumaya başladım hemen ve beni her sayfasında kendisine hayran bıraktı Kerem ile Aslı yani Mirza Han ve Meryem…
Yıllarca Meryemini aramış dağları aşmış. Ama kavuşamamış Kerem.
‘’ Meryem ile Mirza Han ‘’ ın hikayesini özetlemek gerekirse…
Meryemin babası bir keşişmiş. Kereminki ise Ulu bir Sultan. Kızın ailesi, burç falına bakarlar Meryemin. Üzüntüden kahrolurlar. Çünkü kötü bir talihi vardır. Meryemin babası buna dayanamayıp çareyi başka yerlere göç etmekte bulmuş. Dağları aşıp bir şehre gelmişler. Bu şehir Mirza Hana çok uzakmış…
Mirza Han bir gece uyurken rüyalara dalar ve terler içinde yatağından fırlayarak en yakın dostu Sofu’yu çağırır ve derki İnce Belli, Ceylan Bakışlıyı gördüm…
Ve o rüyadan sonra Meryemini aramaya başlar…
Mirza Han kara sevdaya tutulmuş. Aldığı verdiği nefes bile düşünde gördüğü güzeli arıyormuş.
Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Meryemini bulan Mirza Han Meryemine derki ;
Artık ne Han oğlu, ne keşiş kızı
Senin adın Aslı, benimkide Kerem olsun…
Birbirlerini hiç bırakmamışlar. Meryemin babası Meryemi alıp götürene kadar…
Yıllar sonra Kerem Aslısı için dağları aşmış ve sonunda tekrar kavuşmuşlar birbirlerine.
Ve düğün günü gelmiş…
Ama Aslının babası engel olmuş kaderlerine. Kızını bir Türkmen oğluna vermek istemiyormuş. Kaderlerine büyü yaptırmış…
Kerem Aslısına yaklaştıkça uzaklaşıyormuş, yaklaştıkça adımları geri gidiyormuş ve o anda Kerem Aslısının karşısında alevler içinde yanmaya başlamış. Kerem, sessizliğe gömülmüş. Aşkının ateşiyle erim erim erimiş. Dağıtmış saçlarını Aslı Han, kendini Keremin ateşine atmış…
İki ince kuru dal gibi yanmışlar…
Evet şimdi söyleyin bana Sevginin, Mutluluğun ve Aşkın tanımını kim yapabilir?
Yada tanımı var mıdır bunların?
Dile gelmez,gönülde yaşanır… Gönlün istediğini dil söylemez…
Kaldımı ki artık bu devirde ‘’ Mirza Han ve Meryem ‘’ ler ???
Sevgiyle, Mululukla, Aşkla kalmanız dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder