3 Ağustos 2011 Çarşamba

DARAĞACINDA RUHUMU ASMIŞIM BEN !!!

Balkonumda oturuyorum,  bir yandan da çayımı yudumluyor, diğer yandan yıldızları seyrediyorum. Tatlı bir esinti yüzüme çarpıyor ve ben bu esintinin meltem rüzgarı olmasını istiyorum. Meltem rüzgarları öyle güzel ki, insanı her türlü duygu seline boğabiliyor kimini aşka getiriyor, kimini hüzünlendiriyor, kimine dert ortağı oluyor, kiminin ise hayatında olmasını istediği veya istediği kişinin şuandaki varlığını düşündürüyor. Yani öyle güzel ki bunları hissetmek…
O anda hafif bir müzik çalıyor ve Cem Adrianı dinlediğimi fark ediyorum…
Diyor ki, bir akşam gözünde aşk tüterse, geçmiş günler aklından geçerse, kalbin bomboş ümitler biterse, sen üzülme ben varım…
İçimdeki duygu seli beni en derinlere götürdü. Geçmişe değil! En derine…
O derinliklerdekine… Öyle güzel ki, öyle doyumsuz ki bu derinlik, insanın karnında sürekli kelebeklerin uçuşmasına sebep oluyor. Yemek yiyemiyorsun, her saniyen değil her sanisiyen o oluyormuş. Bu nasıl bir duyguymuş ki beni derinlere daldırdı bir anda. Yıllarca inmediğim bu derinlik… Neden inmediğim için kendimi suçlar oldum son zamanlarda. Belki de inseydim o derinlikteki seni tanımam çok zor olacaktı.
Sen nasıl bir güzellikmişsin? Nasıl seni keşfetmem bu kadar zor olmuş?
İnsan hiç görmediği birini içindeki diğer ruhunu özler mi? Özlüyormuş. Hem de öyle bir özlemek ki…
Bu duyguları hissetmeyeli çok oldu diyemiyorum. Çünkü bu duyguları hiç hissetmedim. Sana baktığım zaman su kadar temiz olduğunu görmek, seni sevmenin ise bir pamuk kadar hafif olması, bana acılarınla, mutluluğunla gelmemen bana sadece kendinle gelmen o kadar içten bir bağş ki…
Sen çok başkasın… Sen benim için farkındalıktan ötesin… Bu zamana kadar seni fark etmeyişim kendime verdiğim idam cezası kadar ağırmış… Darağacında ruhumu asmışım ben sensizlikle geçirdiğim her sene, her ay, her gün, her saat, her dakika ve her saniye…

Hep düşünürdüm kendi kendime benim diğer yanım nerede diye. Acaba aynı markete girip aynı kasada bekledik mi? Aynı taşıtlara binip yan yana oturduk mu? Yolda yürürken çarpıştık mı? Aynı yerde aynı anda yemek yedik mi? Aynı duyguları hissedip üzüldük mü? Aynı anda nefes alıp aynı anda o nefesi verdik mi? Her şeyi bir yana bıraktım aldığımız nefes kadar birbirimize yakınmıydık? Bence değildik…
Eğer olsaydık seni fark etmem bu kadar zor olmazdı…
Seni tanımadığım için geçmişe lanetler yağdırmak istemiyorum. Geçmişimde kalmanı istemiyorum çünkü.
Sen! Güzel varlık…
Benim hep geleceğimde ol,içimdeki o derinliklerde kal hep. Kal ki başkaları seni görmesin, seni üzmesin ve seninle arama girmesin…
Dünyada seni tanımlamak varlığının hissini cümlelere dökmek çok ama çok zor…
Seni iyi ki tanımışım demiyorum aslında… Bunlar tanımanın ötesinde…
Seni iyi ki hissetmişim. Bu hayatta yaşayacağım en ağır duygu da olsa…
Ağır ol ki kimse seni yerinden almasın, içimden koparmasın…
Varlığın bana bu zaman kadar verilen en büyük hediye. En ağır sevgi, en aciz his.
Hayatımda hep acizliklere, acizlere yer yok demiştim kendime… Ama seni düşündüğüm an kendimi öyle aciz hissediyorum ki. Sonu güzel bunu bilerek yaşıyorum işte. Eğer bilmesem yaşadığım her saniye acı çekerek kendi Ardilim’ de ( yürek ateşi) kavrulurdum.
Yazmak istediğim ama içimin artık ellerime dur dediği noktadayım. Gizlemem gereken duygularımın birazını açığa vurmuşluğun mahcupluğunu yaşıyorum… İçimi kimseye dökmesem de ben o en derinimdekiyle öyle mutluyum ki kimsenin bu mutluluğumu engelleyemeyeceğine adım gibi eminim…
Şimdi içimdeki diğer yanım sen hep olduğun yerde dur. Gitme kal. Hüznümü sevince boğ. Yaşadığım her saniye de senin oradaki varlığını hissedeyim…
İşte böyle…
Bu akşam gözümde aşk tüttü, geçmiş değil içimdeki gelecek aklıma geldi ve kalbim bomboş değil ümitlerim bitmedi…
Çünkü Sen Varsın…

SEVGİLER…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder